Probleme Giriş 101 - Anıl Şakrak
15577
post-template-default,single,single-post,postid-15577,single-format-standard,ajax_fade,page_not_loaded,,qode-title-hidden,qode-theme-ver-9.1.3,wpb-js-composer js-comp-ver-4.11.2.1,vc_responsive

27 Eyl Probleme Giriş 101

Bir problemi olmayanız var mı? Sanmıyorum. Tabi ki benim de çözdüğüm, henüz çözemediğim ya da hiçbir zaman çözemeyeceğim problemlerim var. 40’lı yaşlarımın başında, problem üzerine bir şeyler yazmaya çalışmıştım. O zaman yazdıklarımı son beş yılda deneyimlediklerimle gözden geçirerek buradan sizlerle paylaşmak istedim.

Her zamanki gibi, toz ve gaz bulutundan başlayacağım yazıma: Tanım.
Bloğuma yazmaya başladığımdan beri, bunu bir adet haline getirdim ve birçok seferinde çok iyi bildiğimi zannettiğim kavramlarda bile, anladığımı sanıp kullandığım ile tanımı arasında farklar görmekteyim. Bunu bir eksiklikten daha çok dil bilgimi geliştirmek için fırsat olarak görüyorum.
Neyse fazla uzatmadan devam edelim; internette kısa bir arama yapınca, birbirini farklı yönden destekleyen birçok tanıma rastladım. Bu tanımları, yıllar önce katıldığım bir eğitimde not aldığım basit, yalın ve o derece de güçlü tanımla harmanladım:

“Problem, birinin çözmesi gereken ve çözmesi için çaba harcaması gereken, istediğimiz sonuçla elde ettiğimiz sonuç arasındaki farkıdır.”

Tofaş’da iş başı yaptıktan kısa bir süre  “Problem Çözme Teknikleri” eğitimi aldım. Meslek hayatımda okul dışında aldığım ilk eğitimdi. Benden yaşça tecrübeli bir mühendisin, sunuları asetata basıp, tepegöz ile sunduğu ve kurs bitiminde ise bu sunu sayfalarından saman kağıdına çok amatörce hazırlanıp, basılmış bir kitapçık olarak verildiği eğitim.

20 yıla aşkındır bu kitapçık hala benimle birlikte her yeni işyerime geldi. Birçok genç mühendisle bunu paylaştım, iki şart karşılığında; orijinal dokümanın bana gelmesi ve zamanı geldiğinde onların da benzer şekilde bu dokümanı tecrübeleri ile beraber genç mühendislerle paylaşmaları.

İlerleyen yıllarda problem çözme teknikleri üzerine birçok eğitime katıldım, araştırmalar ve uygulamalar yaptım. Hatta Ford Köln Fabrikasında, 6 Sigma Karakuşak eğitimi aldım. Laz fıkrası gibi Avrupa’nın farklı ülkelerinde gelen farklı deneyimlere sahip kişilerle 6 aya yayılan 4 haftalık bir eğitimdi. Eğitim sonunda Amerikalı Uzman Karakuşak Ustam ne düşündüğümü sormuştu: Proje Yönetimi, Minitab kullanımı ve üniversite de gördüğüm ama ilk defa burada kullandığım Hipotez Testleri dışında Tofaş’ta aldığım eğitim üstüne çok bir şey koymadığını söylemiştim. Geriye doğru baktığımda hala aynı şeyi söyleyebiliyorum. 6 Sigma Metodolojisini küçümsediğim sanılmasın. Aynı kavramlar bazen ufak tefek makyajlarla ama farklı isimlerle sunulabiliyor piyasaya tekrardan. Bunu ben demiyorum, Dilbert söylüyor.

Dilbert abiye söz vermişken, hakkını da vermek lazım. Meslek hayatımda yaşadıklarıma gülmeyi öğretti bana. Yıllar önce bir yerde okumuştum; Dilbert çizgi karakter değil iş hayatının belgeseli diye yazmışlardı. Bu yıl bitmeden bir Dilbert yazısı yazmayı planlıyorum, bilmeyenlerin onunla tanışması ve bilenlerin ise tekrardan yaşadıklarına tebessüm etmeleri için.

Bu kadar teknik bilgi yeterli diye düşünüyorum. Daha fazla bilgi ve kaynak için bir mesaj uzağınızdayım, çevrimiçi kütüphanem her arzulayana açıktır.
Ne demiş Edip Baba;

Sen Karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele.

Bilgi paylaştıkça güzel…

Her birey veya her organizasyonun ortak özelliğidir problemlere sahip olması. ‘Benim bulunduğum yerde problem olmaz’ diyen bir Genel Müdürün kısa bir sürede işinden olma sebebi bile olabilir, varlıklarını yok saymak. Kuruluşların başarısı nicelik olarak azlığı veya nitelik olarak zorluğu ile değil yıllar içinde tekrar edip etmediği ile ölçülür.

Hayatımız da böyle değil mi, “Ben tek siz hepiniz” der gibi, hayatın zorluklarla ve problemlerle sadece bizi sınadığını düşünürüz.. Ama aslı öyle değil, bunu biliyoruz ama kurban olmak ve mazlumu oynamak daha kolay geliyor.
Bu sene 45 yaş ve 20 yıl çalışma hayatını bitiriyorum. Bu sene de ne seneymiş be. Umarım gelen gideni aratmaz. Alın size bir potansiyel problem daha. Hemen aklıma Murphy’nin ünlü vecizi geldi;

“Problemlerinizi çözerseniz, problemleriniz çözülür.”

Verdiğim bir eğitimde doğaçlama bu cümleyi kullanmıştım, bunu söylemeyi planlamıyordum ama ağzımdan çıkmıştı bir kere. O anda bir es verdim sunumuma, çünkü çok saçma gelmişti ilk başta.

İlk okuduğunuzda, size çok basit ve saçma geldi değil mi? İsterseniz bir daha okuyun.

“Problemlerinizi çözerseniz, problemleriniz çözülür.”

Karşılaştığınız problem ne olursa olsun, uygulayacağınız metot ne olursa olsun, hiç bir zaman unutmayın;

“Problemlerinizi çözerseniz, problemleriniz çözülür.” Kimse sizin yerinize probleminiz çözemez, ancak siz çözebilirsiniz probleminizi. Çözümünüz en doğru çözüm mü olur onu bilemem ama probleminizi çözmüş olursunuz.

Tabi ki problemlerinizi çözerken Einstein’ın ünlü sözünü unutmamak gerekir;

“Karşı karşıya kaldığınız aşılması zor sorunları, mevcut düşünce yapınızla çözemezsiniz. Çünkü bu sorunlar, mevcut düşünce yapınızın ürünüdür.”

Yani başka bir deyişle;

“Aptallığın en büyük kanıtı; aynı şeyi defalarca yapıp farklı bir sonuç almayı ummaktır.”

Peki her problemi çözebilir miyiz? Aslında bunu da insan zamanla kan ve gözyaşı ile öğreniyor ama hiçbir zaman bildim, oldum diyemiyor.
Tirsan Kardan’da çalışırken Yusuf Tantekin’le kısa bir süre de olsa çalışma şansına sahip oldum. Yusuf Abi, hem üniversiteden Celal Kardeşimin akrabası idi hem de ODTÜ’lü bir duayen mühendisti. Sabahları işe erken gelirdik ikimizde ve mesai başlayana kadar odasında çay eşliğinde sohbetlerimiz olurdu.
Bir sohbetinde bana her yöneticinin İskender’in kılıcına sahip olması gerektiğini söylemişti.

“Çünkü bazı düğümler çözmek için değil kesmek içindir” demişti.

Peki hangi düğümü çözmeye çalışacağım, hangisini keseceğim diye sorduğumda ise, yanlış düğümleri kesip yanlış düğümleri çözmek için zaman harcadıkça öğreneceksin dedi. Öğrendim mi? Bilmiyorum.

Işıklar içinde Yusuf Abi.

Düğüm demişken La Edri’nin rastladığım bir sözü geldi aklıma, sanırım Yusuf Abi’de ondan atıfta bulunuyormuş.

“Bazı düğümler çözün diye değil, kesip atmanız gereken yeri görün diye düğümdür.”

Problemlerle karşılaştığınızda bakış açınızda çok önemli, problemlere problem olarak değil olasılıklar olarak bakmaya başladığınızda fırsatları görmeye başlarsınız.

Dünya Ekonomik Forumunun bir paylaşımında rastlamıştım 2020 yılı için en önemli 10 yetkinliği sıralamış, listenin ilk sırasını “Karmaşık Problem Çözme” almış. Sorgulama yeteneği ile problemleri çözmenize yardımcı olabilecek “Eleştirisel Düşünce” , verinin bilgiye dönüşmesini sağlayacak “Bilişsel Esneklik” ve “Karar Verme” de bu listenin maddeleri içinde. Problemlerle boğuşurken sadece süreçlerle değil ayrıca insanlarla da etkileşimimiz olur. “İnsan Yönetimi”, “İşbirliği”, “Duygusal Zeka” ve “Müzakere” maddeleride bu etkileşimde bize en büyük desteği sağlayacak yetkinliklerdir. 1+1 2’den büyük yapabilme fırsatı sağlar.
Merak edenler için diğer yetkinlikler ise “Yaratıcılık” ve “Hizmet Odaklılık”.

 

Problemsiz bir hayat düşler ve dileriz. Hatta problemlerimizi göz ardı ederek yok olmalarını bekleriz.  Ama böyle bir şey mümkün değil. Bence Bruce Lee’ye kulak vermek lazım.

“Kolay bir hayat dilemeyin. Zor olana dayanabilecek güç isteyin”

Herkese problemsiz bir hayat dilemek isterdim ama gerçekten buna ne muktedirim ne de böyle bir şeyi kimsenin isteyeceğini sanmam. Problemler size fırsatlar suna eğer bakış açınızı değiştirirseniz, ve sizleri  güçlendirir onları çözer ya da kabullenirseniz. Nietzche Baba boşuna mı dememiş “Beni öldürmeyene beni güçlendirir” diye.

Ne kadar sürç-ü lisan ettikse af fola, haftaya görüşmek üzere, Eyvallah…

2 Comments
  • Turgut Çırpanlı
    Posted at 10:03h, 28 Eylül Yanıtla

    Hocam, “Problem çözme teknikleri” kitabının bir kopyasını üniversite arşivimize alalım, genç tasarımcılar da faydalansın.

  • Uğur İpek
    Posted at 13:36h, 04 Ekim Yanıtla

    Problem Allah’ın emri, havuzu boşaltan musluklar olmasa…

Post A Comment