Hiçbir yere ait olamamak... - Anıl Şakrak
15586
post-template-default,single,single-post,postid-15586,single-format-standard,ajax_fade,page_not_loaded,,qode-title-hidden,qode-theme-ver-9.1.3,wpb-js-composer js-comp-ver-4.11.2.1,vc_responsive

23 Şub Hiçbir yere ait olamamak…

Siz hiç bir yerlere ait olmadığınızı hissettiniz mi?
Ben hissediyorum bazen ya da ‘Nerede değilsem sanki orada daha mutlu olacakmışım’ gibi düşünüyorum. Yanlış anlaşılmasın her zaman değil bazen oluyor bu bana. O zamanlarda o kadar lanet ve meymenetsiz oluyorum ki anlatamam.

Amma da sıkıcı bir konu yazıyorsun diyeceksiniz ama merak etmeyin, yine mizah olacak bu sıkıcılık da bile. Bu konuyu berbere bağlayacağım. Nasıl komik geldi değil mi, ben ve berber…

Benim hiç daimi berberim olmadı babam gibi, hani telefonla arayıp şu saate geliyorum İsmail, her zamanki gibi üstlerden biraz al diyebileceğim. Tabi bunda saçım olmaması da etken ama inanın bana, benim saçım vardı eskiden.

Neden berberlere taktım şimdi anlatayım. Ben Kuşadası’nda doğdum ve İlkokul sonuna kadar Kuşadası’nda okudum. O dönemden hatırladığım Babamın ve Amcamın hala gitmekte olduğu berbere giderdim ben de, daha doğrusu götürülürdüm. Ben para vermezdim sonra babamdan alırlardı.

Hiç unutmuyorum okullar açılmadan önceki cumartesi günü yine berbere götürülüp saçlarım kestirildi. Pazar günleri berberler açık olmazdı ve cumartesi günleri o okul açılmadan önceki son günde oyundan bizi almalarına uyuz olurdum ama elden bir şey gelmezdi. Pazartesi okula gittiğimizde Rahmetli Ayşe Öğretmen erkeklerin saçlarının uzunluğu konusunda bir serzenişte (!) bulundu. Görev bilincindeki ben de, okul çıkışı babamların ofise gittim babamın beni berbere götürmesi için. Babam müsait değildi, ortağı Engin Amca ofisten birini yanıma vererek beni berbere gönderdi. Sonuç ne mi oldu? Ben saçlarımı 3 numara kestirip eve geldim. Balkondan 3 numara saçlarla geldiğimi gören annem “seni böyle eve almam” dedi ve bana bir bere attı. Hafızam beni yanıltmıyorsa saçım uzayana kadar annemin gözüne beresiz gözükmedim. Yediğim paparayı burada anlatmıyor ve sizin hayal gücünüze bırakıyorum. Yardımcı olması için 80’ler de çocuk olarak ne yaşadıysanız bende onu yaşadım. Peki sonra ne oldu? Saçlarım biraz uzayınca hece makası ile derste saçımı kestim kızlara hava atmak için (artık o an ne düşündüysem) ve yine saçlar 3 numara kesildi ve bereli günler başladı.

Çocukluktaki berber anılarım, ortaokulun ilk yıllarında hafta sonları İzmir’den Kuşadası’na geldiğimiz için, bir süre daha devam etti. Bir keresinde kulağımdan bir parça almışlardı. Hakikaten aldılar ve makas değdi ondan kanıyor diye konuyu kapatmaya çalışmıştı saçlarımı kesen abi. Eski kulağı kesiklerdenimdir. Birde sanırım orta sonun yazında arkadan bir kuyruk bırakıp sarıya boyatmıştım, eve geldiğimde kesilmişti hemen. Ama olsun arkada biraz sarılık kalmıştı.

Orta 1’den itibaren hafta sonları Kuşadası’na gelmeler azalmaya başladı. Taşralı çocuk artık yeni yaşadığı ortamda çevre ediniyor ve hafta sonlarını şehirde geçiriyordu. Ama bundan sonra devamlı gittiği bir berber hiç olmadı. İzmir’de ilk yıl okulun sokağında, daha sonra bir süre Sevinç Pastanesinin orada ve son olarak da Çamlık Sokakta oturduk. Saçımı kestireceğim zaman en kolaydaki berbere gidiyordum, hatta inanmayacaksınız ama saçım uzundu ve okul yönetimine yakalanmamak için jöle ile üstleri yapıştırırdım. Benimde bir ara saçlarımın arkası ‘Tavuk Götü’ diye tabir edilen kabartılmış halde idi.

Bunlar Pompei’nin son güzel günleri idi, saçları olan havalı Anıl, beden hocamız Metin Hocanın saçları (!) ile dalga geçerdi. Üniversite yılları ile birlikte saçlar dökülmeye başladı ve berber ile ilişkim azaldı. Ne beddua etmişse artık Metin Hocam.

Bu azalmada bir etken daha var ki anlatmadan geçemeyeceğim. Kızkardeşim Aslı artık nereden okuduysa benim önden açılan saçlarıma çözüm bulduğunu iddia ederek, beni kobay olarak kullanmayı teklif etti. Ben de nasıl güveniyorsam kardeşime hiç araştırmadan evet demiştim. Ankara 4. Cadde günleriydi. Bir cuma akşamüstü okul çıkışı eve gelmiştim ve bana deneyi anlattı; sarmısakla bepantheni karıştırarak dökülen yerlere süreceğini ve üstünü streç filmle kapatıp bir süre beklemem gerektiğini söyledi ve de öyle yaptık.  Kısa bir süre sonra yanma hissettiğimi söylediğim de bana “bak gördün mü işe yaramaya başladı” dediğini hatırlıyorum. Yanma dayanılmaz olunca koşturarak banyoya gidip orayı yıkamaya başladım, acı dayanılmazdı; çünkü derim yanmıştı. Sonra da kabuk bağladı. Siz siz olun, saçınız dökülüyorsa bırakın dökülsün, koca karı ilaçlarına itibar etmeyin kız kardeşiniz bile tavsiye etse. Sonuçta çalışan yerde ot bitmez.

Ankara’daki üniversite yılları ve Bursa’da yaşadığım yıllarda da bulduğum berbere gittim, sonuçta yaptığı ya makina ile 3 numara ya da ustura ile 0 numara kesmekti. Hatta çoğu zaman da ben evde bu işi yapabiliyordum.

2004 yılı sonunda İzmir’e geri döndüğümde evime yakın bir berber edinmiştim. Hatta bana ait havlu ve berber seti almış ve bana bir dolap vermişti. Bana Aydınlı olduğum için 09 nolu dolabı vermişti, ona kaç kere ben Adalıyım Aydınlı değilim desem de. O zaman bir yerlere bağlanır gibi hissettim,  2 hafta da bir her ne kadar berberlik malzemem azalsa da gider orada saçlarımı (!) kestirirdim. Hatta maske falan yaptırarak metropol erkeği olduğum hissine kapılıyordum. Ama bu günler bir süre sonra sona erdi. Hayat her zaman insanlara sürprizler hazırlıyor.
Tekrardan bulduğum berbere kalan 3-5 teli kestirme görevini vermeye devam ettim. Yine aitsizdim bir yerlere.

Bir berberden nerelere geldim değil mi? Çocukluğum Kuşadası’nda, ergenliğim İzmir’de, Delikanlılığım ise Ankara’da geçti. Mezun olduktan sonra da Bursa’da başlayan iş hayatımı son 15 yıldır İzmir’de devam ettiriyorum. O kadar çok berber saçımı kesti ki anlatamam. Bağlanamamışım hiçbir yaşadığım yere.

Son 2 yıldır aynı berbere gidiyorum, aynı marketten alışveriş yapıyorum. Hatta manavım whatsup’dan mesaj atıyor gelen ürünler hakkında.
‘Geçen hafta bunu aldın bu hafta da bunu dene’ diye bana hitap ettiğinde kendimi çok özel hissediyorum. Bu yakında zamanda en çok Peynirci Mustafa’nın kapanmasına ve Kırtasiyeci Serdar Abi’nin vefat ederek dükkanının kapatılmasına  üzüldüm. Birşey almasam bile kapıdan kafamı uzatıp hayırlı işler dilerdim dükkanları önünden geçerken.

Bu sefer olur mu bilmiyorum ama şimdilik seviyeli bir ilişkimiz var berberimle. İsmimle hitap ediyor, çayımı şekersiz içtiğimi biliyor. Kök salıyormuş, bağlanıyormuş gibi hissediyorum bakalım Kahramanımızı gelecek bölümlerde neler bekleyecek.

Ne kadar sürç-ü lisan ettikse affola, haftaya görüşmek üzere, Eyvallah…

1Comment
  • Tutunamayanlar 2.0 - Anıl Şakrak
    Posted at 17:52h, 17 Mayıs Yanıtla

    […] şey önce İpini Koparamamak ile başlamıştı. Sonra Hiçbir yere ait olamamak kaygısı vurdu kıyıya. Bir akşam, saçma yaşanan bir akşam ne zaman mutlu olmayı […]

Post A Comment