Bugün benim doğum günüm - Anıl Şakrak
15500
post-template-default,single,single-post,postid-15500,single-format-standard,ajax_fade,page_not_loaded,,qode-title-hidden,qode-theme-ver-9.1.3,wpb-js-composer js-comp-ver-4.11.2.1,vc_responsive

17 Oca Bugün benim doğum günüm

Bugün benim doğum günüm. Tam 45 yıl önce buraya gelmişim. Tam 16.436 gün geçmiş ben doğduğumdan beri. Babam bu yaşlarda iken ben 15’imde idim ve o zaman bu yaşa baktığımda ne kadar de büyük geliyordu bana. Şimdi acaba 15’inde olan kızım ne düşünüyor benim yaşım için.

TUIK verilerine göre Türkiye’de ortalama yaşam süresi 78 yılmış, bu rakam internette biraz googlelayınca 1700 yıllarında 30 imiş. Yine TUIK verilerine göre son 60 yılda yaşam süresi 30 yıl artmış. Mühendisim ya illa sayı ile konuşacağım. 60 yıl önce doğmuş olsaydım 3 yıl ömrüm kalmıştı, şimdi ise 33 yıl.

Ama aslında ne kadar olduğunu kimse bilmez. Ölümü konuşmak hem de insanın yaş gününde ne kadar saçma geldi değil mi? Ama ölüm değil mi yaşamamızı anlamlandıran. Eğer sonu olduğunu bilmeseydik amaçsızca yaşardık, çünkü her şeye zamanımız olurdu, şimdi ise yetişmek için menzile koşuşturup duruyoruz, en azından ben koşup duruyorum.

Durursam düşerim koşuşturmam beni dengede tutuyor; Einstein boşuna dememiş; “Hayat bisiklete binmek gibidir, denge de kalmak için, hareket etmeye devam etmen gerekir”.

Can Yücel’in şiirindeki gibi bu yaşımdaki benim 15 yaşımdaki benle konuşma şansı olmasını ister miydim? Hayır, çünkü yaptığım yanlışları yapmamasını öğütleseydim eğer şu an ki ben olamazdım ki. Yanlışlar yaptım, pişmanlıklarım oldu hayatta ama tümüne baktığımda ise bir gram pişmanlığım yok. Akması gerekiyordu o gözyaşlarının, bağırılması gerekiyordu, ağız dolusu küfredilmesi gerekiyordu, kahkahalarla çınlaması gerekiyordu her yerin ve de sessiz kalınması gerekiyordu ölü gibi.

Bugün 45’lik oldum ve bugün ilkyazımı yazmak istedim bloğuma. 30, 35 ya da 40’da yazmaya başlayamaz mıydım? İsterdim ama olmadı, bir şekilde erteledim ama şimdi zamanı geldi dedim kendi kendime. Okunmak için mi yazıyorum, bilmiyorum. Yıllardır günlükler tutarım ama hep kişiye özeldir ve kimseye okutmam, hatta yılsonunda son kez okur ve yok ederim. Kendimle konuşmalarımdır onlar. Ama yıllardır da biriktiriyorum içimde duyduklarımdan, gördüklerimden, okuduklarımdan ve yaşayıp içselleştirdiklerimden, bunları paylaşmak istiyorum belki de. Okuduğum bir kitapta hayatın amacını 4 maddede özetlemişti; Yaşamak, sevmek, öğrenmek ve bir miras bırakmak. Belki de bu yazdıklarım bir miras olacak ya da internet çöplüğünde buruşturulup atılmış bir kâğıt parçası.

İkinci 45 Dakikada, amacım orta sahayı daha hızlı geçip topu kanatlardan sıfıra inerek kaleiçine indirmek istiyorum topu, Rahmetli Vedat Okyar’ın söylediği gibi ;

“Hakem sana haksızlık yapıyorsa, öyle bir oynarsın ki hakemi çimlere gömersin. Golüne ofsayt mı verdi, 30 metreden gol atarsın, hakemi de topla beraber kaleye sokarsın.”

hareket etmeyi planlıyorum. En azından sahaya böyle çıkacağım.

Bloğumun ya da günlüğümün adı “Anıl Şakrak Çıkmazı”; Sloganı “Bir Mühendisin Gündüz Düşleri” ve logosu ise Enso Çemberi içinde zincirlenmiş Prometheus. Aslında her birinin anlamları var ve bunları bir başka yazıda en kısa zamanda paylaşacağım.

“Bazı insanların sırf normal olabilmek için, olağanüstü enerji sarf ettiklerini kimse bilmez” – Albert Camus

Turgut Uyar’ın çok sevdiğim bir dizesi ile bitirelim bu yazıyı;

“Düşünüyorum da biz büyüyerek çocukluk yapmışız.”

1Comment
  • Özlem..
    Posted at 14:23h, 06 Mart Yanıtla

    Fare tüketir ,klavye üretir
    Bir zamanlar çok sevdiğim ,öğrendiğim blog okumaya başlamak çok hoşuma gitti
    Yüreğinize sağlık…

Post A Comment