Şarkılardan Şiire - Anıl Şakrak
16386
post-template-default,single,single-post,postid-16386,single-format-standard,ajax_fade,page_not_loaded,,qode-title-hidden,qode-theme-ver-9.1.3,wpb-js-composer js-comp-ver-4.11.2.1,vc_responsive

11 Eki Şarkılardan Şiire

Yılın ilk yağmuru sonrasında  cuma sabahı işe giderken çalma listemin tuzağına düştüm. “Karışık Çal” dediğim listem, o sabah öyle bir sıralama yaptı ki, ben aslında bir şiir dinledim.

Sunay Akın’ın dediği gibi müzik şiirin kapı komşusudur. Hep şarkılar şiirlerden oluşacak değil ya bu seferde birkaç şarkı birleştiler ve bana misafirliğe geldiler. Bir şiir oldular o sisli ve ıslak sabah yolculuğumda: Benim şiirim.

Anıl Şakrak Çıkmazı’nda daha önce de yazmıştım şiire olan sevgimi ama  hiç şiir yazamadım, ya da daha doğrusu yazmaya çalıştıklarımı hiç bir zaman paylaşmaya değer bulmadım. Yazarken hatırladım daha önce de, lisedeyken Levent Yüksel’in ilk albümünden bir şarkıyı şiir olarak kullanmıştım bir vesileyle.

Tekrarını yaşayamayacağımı bildiğim bu deneyimi (sonuçta tekrar karışık çal dediğimde aynı sıra çıkması düşük ihtimal) yazmalıyım dedim kendime ve ofise girer girmez hemen klavyenin başına oturdum ve 10 dakikada o yolda dinlediğim şiiri, şiirimi kayda geçirdim. Çok kısa zamanda yazıldı bu yazı ama hiçte aceleye geldi gibi hissetmedim.

Aynı şiiri bir daha yazamam çünkü aynı atmosferi  yaratamam. (Bunu yazarken aklıma “Atla Gel Şaban” filminde dolmuş sahnesi ve Şiki Şiki Baba şarkısı geldi.) Çünkü şiiri bitirip kendime okuduğumda aklıma onlarca başka şarkı geldi, hiçbirini eklemedim. Çünkü ne kadar, bu aklıma sonradan gelenler benim için anlamlı şarkılar olsalar da o ana ait değillerdi, tıpkı bu alıntı yaptığım güftelerin-sözlerin bana ait olmadıkları gibi; sıralamam, bağlamalarım ve hissettirdikleri hariç çünkü onlar benim ve benim olmaya devam edecek, siz okuduğunuz da bile.

 

Ah benim sevdalı başım , şair telaşım, sarhoşluğum
Ah benim iyimser yanım, aldanışlarım
Ah benim kavgalarım, pişmanlıklarım
Ah çılgın yüreğim

İnişlerim çıkışlarım, o kendimden kaçışlarım.
Gidişlerim dönüşlerim, O kısır döngülerim
Ah benim sağır kör, dilsiz görünen kalbim.

Eksik bir şey mi var hayatımda?
Gözlerim neden sık sık dalıyor?
Eksik bir şey mi var?
Hayatımda.

Ne beklerim hayattan, hayat benden ne bekler?
En sevgili ümitler bende bir gece bekler.
Getiriyor her sabah yarınsız bir yarını.

Bu sabahların bir anlamı olmalı.

Oysa başka türlü birşey benim istediğim,
öyle bir şey ki bu, kolay anlatamam.

Deniz kızı girmiş düşünceme bir kere, gayrı ben iflah olmam.
Dolanınca ağa bi’ çocuk bile çeker beni sandala, bu kadar ağır olmasam.

Diyorlar ki bazen gözlerimden, deliler doluşmuş bakıyor birer birer.

Belki de ondandır görmezdim,
Önümü görmezdim.
Okudum yıllarca hep okudum, okumaktan boynumu büktüm yoruldum.

Gözlerimde deliler: delilerden sen anlarsın, konuş onlarla;
Nasıl muhtacım buna!

Yeni tanıştık belki de ama kimbilir belki de hep vardın.
Eşlik ediyordun sessiz ve sinsice belki de.
Şimdi, şimdi anlıyorum.

Ya dışındayımdır çemberin, ya da içinde yer alacağım,
Kendim içindeyken, kafam dışındaysa.

Anlıyorsun değil mi?

Oysa içimden kopan bir tek sen değilsin.
Umutlarım, anılarım, inançlarım var.
Kendine gülümseyen bir halim olsa da,
İçin için akan gözyaşlarım var.

Konuşamıyorum, konuşursam gözyaşlarım beni boğacak.
Biliyorum, duyuyorum, görüyorum.
Konuşamıyorum.

Ah çılgın yüreğim, erkekler ağlamaz sil gözyaşımı.
Sus artık, uslandır beni.

Ben bunları kimseye anlatamadım,
Kendimle bile konuşmadım.

Tamam, tamam sustum…

 

Ne kadar sürç-ü lisan ettikse af fola, haftaya görüşmek üzere, Eyvallah…

 

No Comments

Post A Comment