Ne İçin Varsan , Onun İçin Yaşa - Anıl Şakrak Çıkmazı
16908
post-template-default,single,single-post,postid-16908,single-format-standard,ajax_fade,page_not_loaded,,qode-title-hidden,qode-theme-ver-9.1.3,wpb-js-composer js-comp-ver-4.11.2.1,vc_responsive

01 Mar Ne İçin Varsan , Onun İçin Yaşa

Bir Kitap, Bir Rastlantı, Bir Yön

Zaman zaman insan kendini yorgun, amaçsız, belki de sadece biraz bıkkın hisseder. Gözlerin, gördüğü her şeye alışmış gibi donuktur. Rutinler birer zincire dönüşür, sokaklar aynı hikâyeleri anlatır, günler birbirini tekrar eder. İşte tam da böyle bir günde, 2021 yılında, Karşıyaka’da Pan Kitabevi’ne nefes almak için girdim. Sanki sokaklar daralmış, gökyüzü alçalmıştı. İçeri girer girmez derin bir nefes çektim içime, kitapların kokusu sinmişti havaya. Bu, kelimelerin arasında soluklanma ihtiyacı duyduğum nadir anlardan biriydi.

Tam o anda Ayna Adam beliriverdi yanımda. Hafif alaycı bir ses tonuyla fısıldadı:

“Burada mı nefes alıyorsun?”

Başımı çevirdim, gözlerim kitap raflarının arasında kaybolmuştu.

“Bilmiyorum,” dedim. “Belki de burada, kelimelerin arasında nefes almak daha kolaydır.”

“Belki de burada nefes almak yerine, nefes olmalısın,” dedi Ayna Adam. “Kendine bir yol açmalısın, sadece oksijen tüketerek yaşamak yetmez. Unutma, yol, yola çıkana görünür.”

“Peki nasıl?” dedim ona, hafif bir merakla.

“İlk adımı atarak. Bir şeyi gerçekten istersen, yollar açılır. Ama sen ilk adımı atmadan, yol sana görünmez.”

Yeni çıkan kitaplara göz gezdirirken bir başlık dikkatimi çekti: Ne İçin Varsan, Onun İçin Yaşa. Yazarın adına baktım: Hikmet Anıl Öztekin. Bir an duraksadım. “Adaşız!” dedim kendi kendime ve belki de sırf bu yüzden kitabı elime aldım. İlk baskıydı.
Henüz pek kimse tarafından keşfedilmemiş, raflardaki sessiz duruşuyla benim alınmamı bekliyordu sanki. Bu, yazarın ilk kitabı değildi ama benim için onunla ilk buluşmaydı.

Daha sonra öğrendiğime göre, Hikmet Anıl Öztekin de benim gibi mühendislik eğitimi almıştı. Benzer bir jenerasyondan geliyorduk, benzer yollardan geçmiş, belki de benzer sorulara takılmıştık. O, kelimeleriyle bir yön bulmuştu; peki ya ben? Aramızda görünmez bir bağ var gibiydi. Belki de bu kitap, onun yolculuğunun satırlara dökülmüş hâliydi ve ben de kendi yolumu ararken onun kelimeleriyle yankılanacaktım.

Kelimenin Kalbine Dokunan Kitap

Hikmet Anıl Öztekin’in kitabı, bir kılavuz gibi değil, bir dost gibi konuşuyordu. Her satırında, insanın ne için yaşadığını sorgulatan, içini titreten cümleler vardı. Zorluklardan, hayallerden, inançtan bahsediyordu. Hayatı sadece bir akış olarak değil, anlamı keşfetme yolculuğu olarak görmem gerektiğini fısıldıyordu bana.

Kitabı okudukça, içimde bir şeylerin kıpırdadığını fark ettim. Hepimizin bir amacı vardı, ama kaçımız gerçekten onun için yaşıyordu? Günlük telaşlar, belirsizlikler ve korkular içinde, iç sesimizi ne zaman duymuştuk en son? Sahi, ne için vardım ben?

Ayna Adam yanıma sokuldu:

“Sadece nefes almak için mi varsın? Yoksa nefes olmak için mi?”

Nefes olmak mı?” diye tekrarladım.

“Bir amacın yoksa, nefes almak zamanın içinde kaybolmaktan farksızdır. Ama bir anlamın varsa, işte o zaman nefes senin yolun olur. Söyle, sen ne için varsın?”

Boğazım düğümlendi. Kitaptan bir satır düştü aklıma o an:

“Hayallerin kadar güçlü, duaların kadar umutlusun.” Gerçekten öyle miydi? Hayallerime ne kadar tutunuyordum? Dualarım ne kadar içtendi?

“Hayallerin için ne kadar savaşıyorsun?” dedi Ayna Adam. “Yoksa sadece bekliyor musun? Bekleyenler hiçbir yere varamaz. Yolda olanlar ise hep bir adım öndedir.”

Benim Rastlantım, Benim Cevabım

İnsan bazı kitapları okur, bazı kitaplar ise insanı okur. Ne İçin Varsan, Onun İçin Yaşa benim için ikincisiydi. Onu ilk elime aldığımda sadece bir isim benzerliğiydi belki de ilgimi çeken, fakat sayfalar ilerledikçe, kitabın benimle gerçekten konuştuğunu hissettim. Benim yaşadıklarımı, benim arayışımı, benim sorduğum ama cevabını bulamadığım soruları anlatıyordu.

“Hâlâ düşünüyorsun,” dedi Ayna Adam.

“Evet, çünkü kendime ne için var olduğumu sormaya korkuyorum. Ya yanlış bir cevap bulursam? Ya cevabım yetersizse?”

“Yanlış cevap yoktur,” dedi. “Yalnızca yolunu arayanlar vardır. Ve unutma, yol, yola çıkana görünür.”

Kitapta bir cümle daha çarptı gözüme: “Bir şeyi gerçekten istersen, yollar açılır. Ama sen ilk adımı atmadan, yol sana görünmez.”

“Öylece durup beklemek, hayallerini elinden kaçırmana neden olur,” dedi Ayna Adam. “Eğer yürümeye cesaretin yoksa, varmak da mümkün değildir.”

Derin bir nefes aldım. Gerçekten de öyleydi. Beklemek, bir şeylerin olmasını ummak yerine, adım atmak gerekiyordu. “İlk adımı atmazsan yol hep uzak kalır.” diye yazıyordu kitapta. O gün, o kitabevinde, ben de kendi yoluma ilk adımı atmaya karar verdim.

Kitabı alıp kasaya yönelirken, Ayna Adam arkadan seslendi:

“Unutma, bazı kitaplar sadece okunmaz. Onlar, ruhunun aynasıdır. Ve ruhunu tanımayan, yolunu bulamaz.”

Eğer bir gün yolunuz bir kitapçıya düşerse ve rastgele bir kitabı elinize alırsanız, belki de o kitap sizin için oradadır. Tıpkı benim için olduğu gibi… Çünkü bazen bir isim benzerliği bile, insanı kendi gerçeğine götüren bir işarettir.

Peki ya siz?

Ne için varsın ve onun için mi yaşıyorsun?


Ne kadar sürç-ü lisan ettikse af fola, tekrar görüşmek umuduyla,
Hadi Eyvallah…


Not: Kitabı okurken bir şey daha öğrendim ve çok hoşuma gitti: 2007 yılında Berlin’de, 60 ülkeden 2.500 kelimenin katıldığı bir yarışmada, ay ışığının suya yansımasını anlatan “Yakamoz” kelimesi, dünyanın en güzel sözcüğü seçilmiş. Anlamın ve estetiğin kesiştiği bu kelime, denizin üzerine düşen ay ışığı gibi insan ruhuna da dokunuyor… Bir kelimenin, kültürün derinliklerinden süzülerek böyle bir anlam taşıması ne kadar büyüleyici!

1Comment
  • Bora Tanik
    Posted at 17:24h, 03 Mart Yanıtla

    Düşününce hayatımdaki her yolculuğun, ne kadar uzun olursa olsun , en önemli adımının ilk adım olduğunu farkettim, o adım olmadan yolculuk olmuyor, umarım nefes olmayı başarırım.

Post A Comment