Dojaz - Anıl Şakrak
15893
post-template-default,single,single-post,postid-15893,single-format-standard,ajax_fade,page_not_loaded,,qode-title-hidden,qode-theme-ver-9.1.3,wpb-js-composer js-comp-ver-4.11.2.1,vc_responsive

19 Nis Dojaz

Yazının adını bilerek ilgi çekmesi için dojaz olarak verdim. Aslında Denge’den bahsetmek istiyorum bu yazımda. Dozaj kelimesiyle yaşadığım komik bir anım var. Sanırım ortaokuldaydım. Okul çıkışı Mehmet Taylan ve Yasin’le okuldan çıkmış eve yürüyorduk. Taylan yine bana takılıyordu, ağzımdan “Yeter Memo Dojaz kaçırıyorsun” dedim. Mehmet dozaj yerine dojaz’ı duyunca ise takılmanın dozunu arttırdı. Hala bana takılır arada dojazı kaçırma Anıl diye.

Gerçi Taylan’ın dozaj konusunda hep sorunu (!) olmuştur. Bir keresinde yine okul çıkışı bizim evin girişine koku bombası atmıştı. Dozajı kaçırma konusunda başarılı bir dostumdur kendisi. Hala arada bana “Anıl Dojazı kaçırma” diye takılır.

Denge kavramı hepimizin hayatına aslında ortaokul fen dersleriyle girer ve çoğumuz fen derslerini sevmediğimizden olsa gerek denge ile bir türlü barışamayız. Ben Fen derslerini sevdiğimden olsa gerek denge konusunda hep takıntılı oldum. Yaş alıp hayatla mücadelem daha da çetrefilleştikçe de denge kavramı daha da önemli kazandı.

Denge Nedir? Bilimsel bir tarif vermek gerekirse Google Hazretleri böyle buyuruyor;

  • Bir insanın ya da nesnenin devrilmeden, dikey durma durumu
  • iki karşıt gücün denk gelmesinden doğan durum
  • durmakta olan bir nesne üzerine etki yapan güçlerin o nesnede bir devinim yaratmamaları durumu ya da devinmekte olan bir nesneyi etkileyen güçlerin o nesnenin hızını ve yörüngesini değiştirmemeleri durumu
  • karşıt etkilerin birbirlerine eşit olduğu durum
  • kişide zihinsel ve ruhsal uyum
  • iki ya da daha çok gücün eşitleşmesinin ürünü olan görece bir durgunluk dönemi
  • Birbirine denk olma
  • Ekonomik yaşamın uyumlu ve düzenli gidişi
  • Siyasal güçlerin, yetkilerin birbirini sınırlayacak biçimde dağılması durumu
  • Vücudun en küçük dayanak yüzeyinde ya da yüzeylerinde devrilmeden, düşmeden durması
  • dik, düzgün durumdayken düşücek, devrilecek duruma gelmesi
  • aralarıdna ilişki bulunan şeyler arasındaki uyum dengesini yitirmek
  • düzenli durumu düzensizleştirmek, yoldan çıkmak.

Hayatın her anında ve her kavramda dengeden bahsederiz. Fizik de denge vardır, kimya da denge vardır, doğa da denge vardır.

Yani hayat bir denge oyunu aslında.

İstinasız hepimizin denge ile sorunu vardır;

Profesyonel çalışanlar iş ile aile dengesini kuramamaktan şikayet ederler, bu iki boyutlu denge problemi eve gelinde aile ve kendi arasındaki denge ile yeni boyutlar kazanır. Denge denklemi böylece bilinmezlerin artışı ile daha da karmaşıklaşır. Dengesizlik bizleri karamsarlığa ve huzursuzluğa götürür.

Dengesiz biri deriz eğer yaptıkları konusunda öngörülerimiz tutmuyorsa, oysa kabul etmeyiz belki de onun dengesi budur diye. Çünkü herkesin dengesi kendine dengelidir.

Bunları yazarken Sezen Aksu’dan Denge şarkısı aklıma geldi, ne diyordu sözlerinde…

Sizin alınız al inandım, morunuz mor inandım.
Tanrınız büyük amenna, siiriniz adamakıllı şiir.
Dumanı da caba, dumanı da caba.

Bütün ağaçlarla uyuşmuşum
Kalabalık ha olmuş ha olmamış
Sokaklarda yitirmiş cebimde bulmuşum
Ama sokaklar şöyleymiş sokaklar şöyleymiş, ağaçlar böyleymiş
Sokaklar şöyleymiş, ağaçlar böyleymiş…

Ama sizin adınız ne, benim dengemi bozmayınız
Sokaklar şöyleymiş, ağaçlar böyleymiş.

Aşkım da değişebilir gerçeklerim de
Pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı
Yan gelmişim diz boyu sulara
Hepinize iyi niyetle gülümsüyorum
Hiçbirinizle döğüşemem
Siz ne derseniz deyiniz, benim bir gizli bildiğim var
Sizin alınız al inandım, morunuz mor inandım
Ben tam kendime göre, ben tam dünyaya göre

Ama sizin adınız ne, benim dengemi bozmayınız
Sokaklar şöyleymiş, ağaçlar böyleymiş…

Hayatımızda herşey de denge kurmaya çalışır dururuz, ama dengesizliğin de bir denge durumu olduğunu kabul etmeyiz. Denge de olduğumuzu anlamak için dengesizliği de deneyimlemiş olmalyız ve size komik gelecek ama denge ile dengesizlik arasında da bir denge olmalı.

Bunları yazarken aklıma konfor alanlarımız geldi. Hayatımız boyunca konfor alanlarımızı arttırmak için uğraşırız tıpkı dengemizi sağlamak için çabaladığımız gibi . Ama konfor alanları bizi köleleştirir, uyutur. Hatta konfor alanlarımızı kaybetmemek ve dengemizi bozmamak için hiç bir şey denemeyiz ve böylece ilerlemeyiz.

Yıllar önce bir bulmuştum nette bu yandaki karikatürü , ne de güzel anlatmış konfor alanlarını.

Bu haftaki yazı çok da istediğim gibi gitmedi, belki de dengesizliğimin ve huzursuzluğumun üst seviyede olduğu bir dönemde denge ve huzur üzerine yazı yazmak iyi bir fikir değildi ama ne bileyim öyle başladı ve bende öyle tamamladım.

Malum hepimiz bu aralar çok dengesiz ve huzursuz, dengesizliğimizi kabul etmemiz gerekli, en azından ben öyle düşünüyorum.

Oysa huzur arayışta onu bulunca yarattığımız konfor alanının bir süre sonra bizleri daha da huzursuz ettiğinden, konfor alanlarından çıkmaktan korktuğumuz içinde bu huzursuzlukla yaşamaya başladığımızdan.

Belki daha uygun bir zaman ve modda bu konuları tekrar ele alırım. Hele şu karantina günleri bir bitsin de nefes almaya başlayalım.

Bu haftanın kitabı Dr. Spencer Johnson’un “Peynirimi Kim Kaptı” adlı kitabı. Bu kitabı hayatımda önemli bir dönüm noktasında Ali Öztok hediye etmişti, Manisa’dan İzmir’e gelene kadar bitirmiştim. Öyle kısa olduğuna bakmayın, çok dolu bir kitap.

Şimdiler de hayatıyla ilgili dönüm noktasında olan her dostuma bu kitabı hediye ediyorum.

Tıpkı kitap da dediği gibi;

Korkmasaydın ne yapardın?

Walter Mitty’nin Gizli Yaşamı 2103 yapımı bir film. Bu hafta aklımda onu tekrar seyretmek vardı. Gündüz düşler kurması ve sonsuz hayal gücü nedeni ile Walter Mitty ile hep bir yakınlık duydum.

Keyifle seyretmeniz dileği ile.

Ne kadar sürç-ü lisan ettikse af fola, haftaya görüşmek üzere, Eyvallah…

No Comments

Post A Comment