Aydın - Anıl Şakrak
16300
post-template-default,single,single-post,postid-16300,single-format-standard,ajax_fade,page_not_loaded,,qode-title-hidden,qode-theme-ver-9.1.3,wpb-js-composer js-comp-ver-4.11.2.1,vc_responsive

16 Ağu Aydın

En son yazımı 18 Temmuz’da yayınlamışım. Sıcaklardan olsa gerek son bir aydır, yazılar bir türlü tamamlanmadı. Bir sürü taslak yazı oluştu ama elim bir türlü gitmedi klavyeye. En sonunda artık bu tembellikten kurtulmalıyım diyerek silkelendim ve ekranın başına oturdum. Daha pişmemiş olanlar yerine yeni bir şeyler yazarak geri dönmek istedim.

Başlık sizleri yanıltmasın sakın, ne arkadaşım Aydın’ı ne de memleketim Aydın’ı yazacağım. Aydın kavramını yazmak istedim. Bunu yazmaya beni iten ise Ustam Cüneyt’in bir dost sofrasında okuduğu Rıfat Ilgaz’ın “Aydın mısın” şiiridir. Şiiri aşağıda paylaşıyorum bilmeyenler ya da tekrar okumak isteyenler için. Dürüst olmam gerekirse, o ilk dinlediğim akşama kadar, Rıfat Ilgaz’ın Hababam Sınıfı haricindeki eserlerinden haberdar değildim.

Kilim gibi dokumada mutsuzluğu
Gidip gelen kara kuşlar havada
Saflar tutulmuş top sesleri gerilerden
Tabanında depremi kara güllelerin
Duymuyor musun

Kaldır başını kan uykulardan
Böyle yürek böyle atardamar
Atmaz olsun
Ses ol ışık ol yumruk ol
Karayeller başına indirmeden çatını
Sel suları bastığın toprağı dönüm dönüm
Alıp götürmeden büyük denizlere
Çabuk ol

 

Tam çağı işe başlamanın doğan günle
Bul içine tükürdüğün kitapları yeniden
Her satırında buram buram alın teri
Her sayfası günlük güneşlik
Utanma suçun tümü senin değil
Yırt otuzunda aldığın diplomayı
Alfabelik çocuk ol

Yollar kesilmiş alanlar sarılmış
Tel örgüler çevirmiş yöreni
Fırıl fırıl alıcı kuşlar tepende
Benden geçti mi demek istiyorsun
Aç iki kolunu iki yanına
Korkuluk ol.

 

Aydın ne demek? Internette bir araştırma yaparsanız, Aydın ili hakkında bilgiler dışında bu tanımları bulabilirsiniz.

  • Genellikle öğrenim görmüş, çok okumuş, kültürlü, bilgili, görgülü, ileri ve açık düşünceli, kendisi aydınlanmış olduğu için çevresini de aydınlatabilecek nitelikte olan (kimse). Entelektüel, Münevver.
  • Işık alan, ışıklı, aydınlık, pırıltılı.
  • Kimi zaman kutlu, uğurlu anlamında kullanılır.

Maalesef sanatçı gibi aydın kavramınında içini boşaltık. Televizyon ve sosyal mecralarda, sadece iyi öğrenim görmüş ve konuşurken yabancı kavramlar kullanan (herhangi bir dilde) herkese aydın diyoruz. Farklı zamanlarda yaptıkları konuşmaları art arda dinlerseniz, vizyonsuzluklarını ve tutarsızlıklarını hemen anlarsınız. Gerçekten aydınlar var bizleri aydınlatan ama maalesef reytingleri düşük olduğundan günümüzde onları kolay kolay göremeyiz.

Ekşi sözlükte Aydın başlığında çok hoş maddeler okudum:

  • Birçok örnekte görüldüğü üzere (maalesef) dibine ışık vermeyen mum
  • Kendi başına ışık kaynağı olmak yerine, gelen ışığı yansıtma yolu ile aydınlatmak istediğinden, ancak bu kadar olabilmiş entelektüel erbab.

Bunları yazarken İlhan İrem’in “Görüşmeyelim” şarkısının sözleri  geldi aklıma;


Aydınlar post peşinde, herkes düzene uydu
Geriatrik yazarlar, artık ödüle doydu
Ne bir hassas terazi ne bir küçük ışıltı
Kantarın topu kaçtı bu beni yola koydu
Böyle başa bu traş, bu çocuk şarkıları
Türk popu hamle yaptı, sağır sultanlar duydu
Dostlarım da değişti, metamorfoz sancısı
Al takke&ver külahla, başka yolun yolcusu

Yükselen değerler&eğilimler, cilalı imaj devri
Yeni dünya düzeni, kaç perdelik komedi?
Kahkahalar doğadan, kahkahalar yeşilden
Olan oldu ya, konuşun, ahkam kesin çevreden

Bu nasıl katastrof’sa buda öyle koridor
Karanlıktan ışığa ve sevgiye gidiyor
Bitmeyen bir karnaval, bitmeyen bir merasim
Siz, bütün palyaçolar, artık görüşmeyelim.

 

Sadece eğitim almış ve çok okumuş olmak birini aydın yapar mı? Bence yapmaz. Okuduklarını içselleştiremiyorsa ve dogmalarına karşı savaşamıyorsa; kütüphaneler okusa, üniversiteler bitirse ne yazar.

Kendi ışığını bulamadıysa nasıl başkalarına ışık olabilir ki. Vicdanı yoksa bu tüm okudukları, gördükleri ne işe yarar.  Vicdan ki Viktor Hugo’ya göre “tanrının içimizdeki sesidir.” Bu sesi duymuyorsa nasıl adil olabilir ki.

Çevremizde şehirlerin kimliklerini kaybettiğinden, çevresel bozulmadan şikayet eden birçok tanıdığımız vardır. Bunların çoğu da farklı dünya görüşlerinde, iyi eğitim almış, entelektüel ve aydın diyebileceğimiz kimselerdir. Buraya kadar bir sorun yok tabi ki. Bu onlardan beklediğimiz bir davranış ama bu çevreden birçok kişi de kat karşılığında zeytinlik ya da tarlalarını müteahite vermiş ya da doğayı katlederek kendilerine bir ev yaptırmışlardır. Bu tür insanlar için oportünist dememiz gerekirken aydın dememiz gerçekten trajikomik.

Hasan Ali Yücel, milli eğitim bakanı iken oğlu Can Yücel’i burslu yurtdışına göndermedi. Bilinenin aksine oğlunun yakın arkadaşı Prof. Dr. Gazi Yaşargil’e de burs verilmedi. Gazi Beyle yapılan bir söyleşiyi okumuştum. Hasan Bey ne Can’a ne de Gazi’ye burs verdirmedi ama Gazi’den Can’ı İngiltere’ye gitmesine ikna etmesini rica etti. Bu kadar negatif bir yazıya Aydın bir örnek vermeden bitirmek istemedim.

Aydın etrafını aydınlatırken, bir mum gibi kendini de yakar ve bitirir. Fedakarlık, aydının olmazsa olmazıdır. Tıpkı Nazım’ın “Yaşamaya Dair” şiirinde söylediği gibi;


mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.

Peki ben Aydın mıyım? Hayır öyle bir iddiaya sahip değilim. Aklımın erdiğince ve nefesim yettiğince, okumaya, dinlemeye, bunları içselleştirmeye çalışmaya devam ediyorum ve etmeye devam edeceğim.

Peki siz aydın mısınız?

Ne kadar sürç-ü lisan ettikse af fola, haftaya görüşmek üzere, Eyvallah…

1Comment
  • Tsubasa
    Posted at 23:36h, 19 Ekim Yanıtla

    Çok güzel bir yazı olmuş. Sanki alelacele sunmuş gibi yapıp mütevazilik etmiş olsan da sevgili kardeşim, bu yazının güzel bir araştırma ve çalışmanın sonucu olduğu çok belli. Ellerine sağlık.

Post A Comment