Sessizlik - Anıl Şakrak
16594
post-template-default,single,single-post,postid-16594,single-format-standard,ajax_fade,page_not_loaded,,qode-title-hidden,qode-theme-ver-9.1.3,wpb-js-composer js-comp-ver-4.11.2.1,vc_responsive

30 May Sessizlik

Uzun zamandır sessiz kaldım. Bir türlü kafamı toparlayıp bir şeyler yazamadım. Bu yaşadığımız pandemi dönemi gerçekten herbirimizi çok zorladı. Uzun zamandır yaptığımız basit şeyleri bile özler olduk.
Tünelin sonununda ışığı görür gibiyiz. Bu süreçte öğrendiklerimi yazmaya çalışıyorum. Korkarım ki, bu yaşadığımız dönemi ilerleyen yıllarda yine yaşama ihtimalimiz var ve yaşadıklarımızdan öğrendiklerimizi unutmamamız lazım.

Sessizlik nedir?

Tıpkı ışığın yokluğunun karanlık olması gibi çok basit bir tanımla, işitilebilir sesin kısmen ya da tümüyle yokluğudur. İnsanların sessizliği ise konuşmamasıdır.
Geçen hafta sessizlik üzerine bir konuşma dinledim. O konuşmayı dinlerken aklıma bir film ve bir şarkı geldi, sonrasından da bu yazıyı yazma fikri.

***

Yıllar önce Stüdyo AC ‘den Betamax kaset olarak alıp seyretmiştim “Sessizliğin Gücü” adlı filmi. Orijinal adı ise “Amazing Grace and Chuck”. Film 1987 yapımı göreceli olarak küçük bütçeli bir film. IMDB puanı 6 yani vasat bir film.
Peki bu filmi bu kadar özel kılıp sizinle sessizlik üzerine yazdığım yazımda paylaşma nedenim ne? Konusunu paylaşınca biraz daha anlaşılır olacaktır.

Chuck ortaokula giden başarılı bir beyzbol oyuncusudur. Nükleer füzelerin olduğu bir tesise okul gezisine katılır ve nükleer silahsızlanmaya karşı bir tepki koyması gerektiğine karar verir. Hayatta en iyi yaptığı şeyi, beyzbol oynamayı bırakmaya karar verir. Kendisi için çok büyük ama dünya için çok anlamsız bir eylemdir aslında. Fakat bunu yerel basında okuyan Boston Celtics’li Amazing Grace lakaplı basketbol oyuncusu Smith de ona eşlik edince, başlattığı eylem çığ gibi büyür. Dünyada birçok sporcu Amazing Grace’in dahil olduğu bu eyleme destek vererek sporu bırakmaya başlarlar.

Biliyorum çok ütopik bir hikaye ama insanlara her zaman umut gerekmez mi devam etmeleri için?

Bu eylem karşısında silah lobisi Amazing Grace’i öldürür. Herkes eylemin biteceğini sanarken Chuck bu sefer susmayı tercih eder. Nükleer silahlar kaldırılıncaya kadar susmayı. Chuck susunca diğer dünya çocukları da susmaya başlar.

Eylem o kadar büyür ki Amerika Başkanı ve SSCB Genel Sekreteri nükleer silahsızlanma konusunda görüşme yapmak zorunda kalır. Bu görüşme de Amerika Başkanı (bu arada küçük bütçeli desem de Amerika Başkanını Gregory Peck oynuyor) SSCB Genel Sekreterine “torunun seninle konuşuyor mu?” diye sorar. Genel sekreterin cevabı ise “hayır” olur.

Filmin mutlu sonla bitiyor. Ama sessizliğin bir direniş olabileceğini çok güzel anlatıyor.  Arşivciliğimi ve internet merakı az çok sizlerde öğrendiniz, bu filmi hala dijital arşivime koyamadım ve internette ne kadar aradıysam hala bulamadım. Aramaya devam.

***

Bir de şarkı geldi demiştim aklıma: Simon & Garfunkel’den “Sound of Silence”.

Paul 1963 yılında yazdı bu şarkıyı. Şarkı her ne kadar Vietnam savaşı nedeniyle oluşan savaş karşıtı hareket tarafından sahiplense de şarkının savaş ve savaş karşıtlığı ile ilgili yoktur. Paul’un çocukken ışığı kapatarak banyoda şarkı söylemeyi ve sesinin ekosunu duymaktan çok hoşlandığı, şarkının ilk dizesi olan “hello darkness, my old friend” çocukluk anısına gönderme olduğunu internette araştırma yapan herkesin ulaşabileceği bilgi.
Ama ben ise bu sözleri kendi penceremde hep farklı dinledim. Sessizliğin Sesinin hep sessizliğin gücü olduğunu düşündüm.

Ve çıplak ışık içinde gördüm
On bin insanı, belki de daha fazlasını
Söylemeden konuşan insanları
Dinlemeden duyan insanları
İnsan seslerinin asla paylaşmayacağı şarkıları yazan insanları
Ve kimse cesaret etmedi
Sessizliğin sesini bozmaya

Sessizlik üzerine dinlediğim konuşma sırasında aklımdan geçenlerin kağıda dökülebilenleri bunlardı. Gerçekten sessizlik bir eylem miydi? Bence bir eylemdir, bazen cevap vermemek, sessiz kalmak en güzel cevaptır.

Peki sessiz kalmak dinlemek midir? Dinleme konusunda başarısız biri için “bazen” demek en doğru cevap olarak geliyor. Dinlemenin gücüne hep inandım ama daha çok yolum var bu süreçte ama susuyorsam eğer, bu hep bir tepki olduğundandır.

Dinlemek bugünün konusu değil ama yıllar önce duyduğum ve defterime yazdığım ama hala içselleştiremediğim bir söz var.
Anılca ifade edersem, insanın 2 gözü, 2 kulağı ve 1 ağzı var, daha çok gözlemlemek, daha çok dinlemek ve daha az konuşmak için.

Son söz bir ustamla sohbetin satır aralarından kendime çıkarttığım dersten:

Söylediklerini düşünmekten, düşündüklerini söyleme geçmeli insan…

***

Ne kadar sürç’ü lisan ettikse affola, bir sonraki yazıda görüşmek üzere
Eyvallah…

2 Comments
  • Kader Sır
    Posted at 22:18h, 31 Mayıs Yanıtla

    Güzel bir anlatım ama biz ne kadar başarılı oluruz tartışılır susmak bizim işimiz değil gibi görünsede bir yerden başlamalı insan diye düşünüyorum kolaylıklar dilerim selam ve sevgiler

  • Yasin Musafir
    Posted at 14:07h, 02 Haziran Yanıtla

    Saint Joseph’te senin de benim de en çok duyduğumuz kelimeydi ders sırasında belki de ” silence” . Tüm eylemlerin karşısında bu sözle kendimize gelirdik. Çok eskidir yani silence ile tanışıklığımız. Aslında altında ne derin anlamlar barındırıyormuş.
    Gerektiği zaman gerektiği kadar “silence”
    Kalemine sağlık kardeşim

Post A Comment