Dünya Bisiklet Günü - Anıl Şakrak
16603
post-template-default,single,single-post,postid-16603,single-format-standard,ajax_fade,page_not_loaded,,qode-title-hidden,qode-theme-ver-9.1.3,wpb-js-composer js-comp-ver-4.11.2.1,vc_responsive

03 Haz Dünya Bisiklet Günü

Birleşmiş Milletler 2020 yılında, 203 yaşına giren bisikletin doğum gününü belirleyerek 3 Haziran’ı Dünya Bisiklet Günü olarak kabul etti. Bu günde, toplumda bisiklet kültürünün gelişmesine yönelik her türlü uluslararası ve yerel etkinlikleri teşvik ediyor.

İnternette Dünya Bisiklet günü diye aratırsanız bulacağınız ilk haberde bu yazılanlarla karşılaşırsınız.

Bisikletin mucidi kabul ettiğimiz Kont Von Drais, “Laufmaschine” için patent başvurusunu 12 Ocak 1818’de yaptı. 6 ay önce de 12 Haziran 1817 tarihinde ise icadını ilk kez kamu önüne çıkararak Mannheim’dan Schwetzingen’a gidip gelmiştir. Bu 15 kilometrelik yolculuk 1 saat sürmüştür. Ne 12 Ocak ne de 12 Haziran Dünya Bisiklet günü için seçilmemiş.

Peki neden 3 Haziran? Merak edip Wikipedia’ya baktım.

1892’de Liverpool kurulması, 1965’de Edward Higgins White’in uzayda yürüyen ilk Amerikalı olması gibi olayların olduğunu ama bisiklete dair bir önemli bir haberin olmadığını gördüm.

Aynı şekilde doğum ve ölümlere baktığımda da Bisiklet dünyasına dair bir kayıt ile karşılaşmadım; 3 Haziran’da dair akılda kalanlar Franz Kafka, Nazım Hikmet ve Muhammet Ali’nin ölüm yıldönümleri olması.

Nazım Baba’nın ölüm yıldönümünde onu anmamak olmaz.

Yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani,
öylece gibi de görünüyor
Anadolu’da bir köy mezarlığına gömün beni
ve de uyarına gelirse
                  tepemde bir de çınar olursa
                  taş maş da istemez hani.

 

Dünya Bisiklet gününün seçiminde hiç mi anlam yok peki? Dostum Aydan Çelik’e sordum sence neden 3 Haziran diye. Aldığım cevap çok mantıklı geldi; “Bence takvimde yer bulamadılar.” Bu arada kapak da kullanmama izin verdiği çizimin için de sonsuz teşekkürler Aydan. İyi ki varsın.

Peki bu takvime uydurma nedeniyle seçilen 3 Haziran’ın hiç mi anlamı yok, aslında var; yıllardır bisiklet sektörüne hizmet eden dostum, kardeşim, mesai arkadaşım Selim Ataz’ın yaş günü. Ne kadar şanslı biri, kıskanmıyor değilim kendisi. Yıllardır emek harcadığı ve harcamaya devam ettiği bisiklet için seçilen gün onun da yaş günü.

Yaş günün kutlu olsun Selim.

Benim yaş günüme dair en önemli olay ise Körfez Savaşının başlaması.

***

Bisiklet için farkındalık yaratan her gün önemlidir. Bu nedenle 3 Haziran Dünya Bisiklet Günüdür ve Dünya Bisiklet Günümüz kutlu olsun.

Geçtiğimiz yıl, tıpkı her sektör gibi, pandeminin getirdiği zorluklar ve dayattığı yeni yaşam koşulları Bisiklet ve Bisiklet sektörünü de etkiledi. Bu etkileri 4 aşama da özetleyebiliriz.

Sektörün yan sanayi parkının uzakdoğu da yoğunluklu olması kaynaklı, ilk aşamada parça tedariğinde bir belirsizlik oluştu. Yan sanayiler de karantina nedeniyle kapanmalar ve sevkiyatların geleceğinin belirsizliği gözlemlendi. Bu sürede hala talep devam etmekteydi.

İkinci aşama da ise kriz müşteri tarafındaydı. Avrupa’da kapanmalar başladı ve bir anda sipariş iptal ve ertelemelerle yüz yüze geldik. Tedarikçilerde durum düzelirken, bu sefer müşteriler sevkiyatlarını geciktirmek istiyorlardı.

İkinci aşamadan üçüncü aşamaya geçiş ise çok hızlı oldu, fabrikalar iptal olan siparişlerin yola çıkacak parçalarını yönetmeye çalışırken, Avrupa yeni yaşam düzenine adapte oluyordu. Bisiklet bu yeni dünya düzeninde ulaşım için en önemli oyuncu olmuştu. Hükümetler sokağa çıkma kısıtlamalarında bisiklet dükkanlarına tamir işlemi için izinler veriyorlar, bireysel bisiklet kullanımına dair kısıtlamalarda esnekliğe gidiyorlardı. Bu da “toplu ulaşıma entegre” olması hedeflenen bisikleti bir anda “toplu ulaşıma alternatif” hale gelmeye başlamıştı. İptal edilen siparişler yeniden misli ile talep edilmeye başlandı. Hatta hiç alışık olmadığımız ülkelerde hiç alışık olmayan bisiklet türleri için talep gelmeye başladı. Daha doğrusu 2 tekeri ve pedalı olan her şeyi talep ediyorlardı.

Bu da sektörün şu anda da devam eden 4. Dönemine denk gelmekte, talebin inanılmaz bir hızla artması ile önce bayilerin sonra da üreticilerin stokları hızla eridi. Bunun sonucunda da tüm dünyada yan sanayilere sipariş yağmaya başladı. Bu “kar topu” etkisi de, bu kadar hızlı talep değişimine hazır olmayan büyüğünden küçüğüne tüm parça üreticilerini çok zorda bıraktı. Bazı parçalarda tedarik süreleri 3 hatta 4 katına çıktı. Bisiklete talebin 15-20% civarında arttığını tahmin ettiğimiz dünya da, parçaya talebin bu kadar misli artması haliyle tedarikçileri yatırım yapma konusunda da “ya talep artışı geçici ise” kaygısıyla kararsızlığa itti.

Birçok tedarikçi vardiya eklenmesi gibi çözümlerle bir miktar kapasite arttırsa da henüz yapısal kapasite arttıran firmaların sayısı oldukça kısıtlı. Bu sürecin en sevindiren tarafı, Avrupa’da parça üretimi konusunda birçok yatırım yapılmakta olmasıdır. Fakat üzücü olan tedarik zincirini tamamlayan en önemli parçalarda henüz bir kapasite artışı olmaması nedeniyle hala bu “kar topu” etkisinin ne zaman eski günlerdeki ritmine gireceğine dair iyimser bir takvim bulunmamakta.

Türkiye’de sektörümüz de aynı süreçleri birebir yaşamaya devam ediyor. Montaj kapasitesi anlamında gerek ülke talebini gerekse de ihracata cevap verecek nitelikte, fakat yan sanayi konusunda tüm dünya gibi uzakdoğu’ya bağlılık, maalesef sektörü zor duruma sokuyor ve önümüzdeki en azında 2 yıl için daha bu sürecin devam etme ihtimali var.

***

“Her kriz içinde fırsatlar barındırır”. Aslında “Dünya Bisiklet Günü” için verilebilecek en güzel mesajın bu olduğunu düşünüyorum.

Neden mi?

Bisiklet kullanımı konusunda Türkiye’de inanılmaz bir dönüşüm var. Adeta bir “Bisiklet Devrimi” gerçekleşiyor. Yıllardır topluma dayatılan hafta sonu etkinlikleri gerek kısıtlamalarla gerekse de sağlık kaygılarıyla, insanları farklı arayışlara itti. Bisiklet bu arayışlarda en iyi alternatif. Ulaşımda da coğrafyanın ve mevsimin imkan sağladığı her yerde bisiklet en sağlıklı alternatif olduğunu bir kez daha kanıtladı.

Her ne kadar Bisiklet Turizmi pandemi koşulları ile emekleme aşamasında ağır darbe almış olsa da, seyahat kısıtlamaları ve aşılama çalışmaları sonucunda deneyim turizminin gelecekte turizmin parlayan yıldızı olacağına inanıyorum. Gurme, dini, doğal yaşam ve tarih gibi bu tür deneyim fırsatlarında belki de dünyanın en zengin ülkesi olan Türkiye, bisiklet ve özellikle de e-bisiklet ile deneyim turizminde en önemli rota olacak.

Sektör açısından bakıldığında ise bu yükseliş trendiyle ve uzakdoğu’da kaynaklı yaşanan termin sorunları Türkiye’de parça tedariği konusunda yatırım fırsatları doğuruyor. Güçlü bir sanayi ve kalifiye işgücüne sahip ülkemiz, bu krizi fırsata çevirebilir.

Covid salgını herkes için çok zor geçti ve geçmeye devam ediyor. Belirsizlik her birimizi karamsarlığa sürüklüyor ama hayatımıza kattığı birçok iyi yanı da göz ardı etmemek lazım. İnsanlar hayatlarını yavaşlatmak zorunda kaldıkları bu dönemde içlerine dönerek birçok farklı yeteneklerini keşfetti. Çevremde mutfak ve elişi konusunda bu kadar yetenekli dostum olduğunu bilmiyordum.

Covid salgını birçok alanda kabul edilmesi uzun yıllar alacak değişimleri çok hızlı kabul etmemize olanak sağladı. Bisiklet kültürünün ilerlemesi için tırmanmamız gereken basamakları neredeyse üçer üçer çıktık bu dönemde. Bu kazanım çok önemli.

***

Daha krizin yan etkilerini yeni yaşamaya başladık ve maalesef dünya ticaretinin tekrardan dengeye oturması zaman alacak gözüküyor. Bisiklet sektörün içinden bir sosyal bisiklet kullanıcısı olarak söyleyebilirim ki; üreticisinden ithalatçısına, bayisinden servisine tüm sektör bir Don Kişot gibi dengeye ulaşmak için savaşıyor. Aynı şekilde merkezi yönetimden yerel yönetime, derneklerden topluluklara her kurumda bu dönüşüme inanmış durumda. Tabi ki burada maalesef sıklıkla koordinasyon sorunu yaşıyoruz. Zaten ülke olarak en büyük sorunumuz koordinasyon ve planlama.

Eski hayat düzenlerimize döneceğimize inanmıyorum. Artık yeni bir hayat düzeni ve rutini yaratacağız. Bu düzende daha yaşanabilir şehirler ve daha sağlıklı bireyler için bisiklet ile daha da mümkün. Buna inananlar artık eskiye göre daha fazla. Bu insanı çok umutlandırıyor.

“Bir Bisiklet alın, pişman olmazsınız, ömrünüz varsa” demiş Mark Twain. Üstadın sözüne “Anılca” bir düzeltme yaptım.

Aklınız varsa bir bisiklet alın, pişman olmazsınız.

Dünya bisiklet gününüz kutlu olsun, bisikletli bir hayatınız olsun.

***

Ne kadar sürç’ü lisan ettikse affola, bir sonraki yazıda görüşmek üzere
Eyvallah…

 

 

No Comments

Post A Comment