Bir kızı olmalı insanın... - Anıl Şakrak
15571
post-template-default,single,single-post,postid-15571,single-format-standard,ajax_fade,page_not_loaded,,qode-title-hidden,qode-theme-ver-9.1.3,wpb-js-composer js-comp-ver-4.11.2.1,vc_responsive

01 Şub Bir kızı olmalı insanın…

Bugünkü bloğun başlığı Muhlis Dilmaç’dan her ne kadar o bunun farkına ben yayınladığımda varacak olsa da. Israrla insanın bir kızı olmalı der bende bir kız babası olarak bunu kullandım çünkü;

Bugün kızım Derin’in 15. yaşgünü… 15 sene önce ilk kucağıma verdiklerinde ne yapacağımı bilemeyip heyecandan hemen babaannesine verdiğim, sonrasında ise tepemden hiç inmeyen prensesimin doğum günü. Bir Derin Şakrak yaşgünü ritüelidir, şartlar ne olursa olsun yaşgünü akşamı “Sushi” yenir geleneksel olarak.

Ona baktıkça büyüdüğümü değil ama yaşlandığımı hissediyorum. Artık bir genç kız o ve ona söz verdiğim için onunla ilgili anılarımı ona sormadan hiçbir yerde paylaşmayacağım, bu yazıyla paylaştığım yaşgünü fotoğrafları için bile onayını aldım ama yazıyı herkesle beraber okumak istedi.

Yıllardır kendime koyduğum en önemli hedeftir; kendisine saygısı olan, özgüveni yüksek, dürüst, vicdanlı , ülkesine ve kurucularına saygılı ve haksızlık karşısında susmayan bir birey yetiştirmek, mesleği ne olacak o onun bileceği iş. Şimdilerde Cerrah Doktor olmak istiyor, ben babası olarak bunun zorluklarını gösteriyorum ona çevremdeki hekim arkadaşlar sayesinde. Ama her seferinde de tekrar etmekten kendimi alamıyorum;

“Hayat zordur ve bir kere zor olduğunu kabul ettiğinde zor olmaktan çıkar ve eğer zevk aldığı bir iş yapar ise tüm zorluklarına rağmen bir gün bile çalışmamış olursun” diye. Hatta benim bir aforizmam var onunla da paylaştığım; “Çalışıyor olsaydım, çalışmazdım.”

Ben bu hedefimi gerçekleştirdiğimde ise Annemin, Babamın bana verdiği fırsatı ona vererek en azından onların fedakarlıklarına yaklaşma şansım olacak. Sonuçta onlar bunu 3 çocuk için yaptılar.

Kızıma ve kızımın yaşgününe dair yazacaklarım bunlar.

Yazımın devamında ise bugüne özel olarak “Kız Çocuklarına” yazılmış şarkıları paylaşacağım. Muhtemelen hepsini biliyorsunuz.

İlk şarkı İlhan İrem’den “Kızım İçin” Şarkısı;

Bu şarkı çok seviyorum ama çok da dinlemek istemiyorum. Beni çok hüzünlendiriyor. İlk dinlediğimde İlhan İrem’in bu şarkıyı kendi yaşadıklarından yazdığını düşünmüştüm. Zaten çok severdim, aynı acıyı paylaştığımız için daha çok sever olmuştum. Sonrasında youtube da bir programa rastladım; orada bu şarkının hikayesini anlattı. Bursa’da bir akşam, yeni boşanan bir arkadaşı sıkıntılarını paylaştığında çıkmış bu sözler. Ekşisözlük’de bu arkadaşının kim olduğunu yazıyor ama kim olduğunun çok da önemi yok.

İkinci Şarkı Charles Aznavour’dan “A Ma Fille”.

“Francophone” olmamdan dolayı Fransızca şarkıları çok severim. Aznavour, en sevdiğim şarkıcıdır. Evde neredeyse tüm plakları vardır. “A Ma Fille” şarkısı kızını evlendiren bir adamın o akşam hissettiklerini anlatır hem de çok güzel anlatır. Sonuçta her kız babası günün birinde bunu yaşayacaktır.

En çok burasınıu seviyorum;

“ve başına gelen kötü şeylerin hiçbirini bilmeyen o
seni büyütmek için hiçbir şey yapmayacak olan o
en korktuğum şeyi benden çalacak olan o
bizim mutluluğumuzu bizim geçmişimizi çalacak
adını ve yüzünü bilmediğimiz bu yabancı
O! ondan ne kadar nefret ediyorum…”

Şu sözlere bir bakar mısınız; Nasıl bir duygu yoğunluğu…

Üçüncü Şarkı Bülent Ortaçgil’den “Kızıma Mektup”

Düşünen ve sorgulayan bir bireyin böyle çivisi çıkmış bir dünyada çocuk yetiştirirken yaşadığı zorlukları en kıymetlisine nasıl da güzel anlatır.

“Hayata yeni şarkılar lazım; sende öyle yap, yaşayacaksın”

Dördüncü Şarkı ise Steve Wonder’dan “Isn’t she lovely?”

Stevie Wonder bu şarkıyı 1976 yılında kızı Aisha’nın doğumunu kutlamak için yazdı, orijinal kayıtta başlangıçtaki ağlama sesi yeni doğan bir çocuğun ilk ağlaması, ayrıca şarkının sonuna Stevie Wonder kızını yıkarken kayıt aldığı seslerde eklenmiştir.  Sözler zaten herşeyi anlatıyor…

Yazımı tamamlarken acaba hangi şarkı ile bitirmeliyim diye kendi kendime soruyordum Hatta taslak olarak yazımı hazırladığımda “Bonus Olarak da” diye yazıp boş bırakmıştım. İstanbul’dan dönerken yolda yine “Annemin Plakları” programını dinliyordum podcast’den. Beni tanıyanlar bilirler bu radyo programını sürekli dinlerim. İşte yine böyle bir yolculuk rituelinde Cem Karaca Özel Programını dinlerken, bu sefer kız çocuğuna değil ama bir evlata yazılmış şarkı bir anda çalmaya başladı.

“Bugün sen çok gençsin yavrum,
Hayat ümit neşe dolu
Mutlu günler vaad ediyor.
Sana yıllar ömür boyu,
Ne yalnızlık ne de yalan üzmesin seni.
Doğarken ağladı insan bu son olsun bu son”

Bu sözlerden sonra başka da birşey yazılmaz diye düşündüm.

Ne kadar sürç-ü lisan ettikse affola, haftaya görüşmek üzere, Eyvallah…

1Comment
  • Özlem..
    Posted at 14:39h, 06 Mart Yanıtla

    bir bakarsın oyuncağın kırılmış
    arkadaşın sana küsmüş darılmış
    kavga etmiş kaşın gözün yarılmış
    yaşlı gözlerle bana gelip sakın üzülme yavrum
    böyle büyür insanlar ağlamak çare değil
    zaman değirmenini durdurmak kolay değil

    sendeki sen sana soru sorunca
    ortaçağı galileyi bilince
    okuduğun ince memed olunca
    yaşlı gözlerle bana gelip sakın üzülme yavrum
    böyle büyür insanlar ağlamak çare değil
    zaman değirmenini durdurmak kolay değil

    pırıl pırıl bir ilkbahar gününde
    ilk aşkının gerçeğinde düşünde
    bir burukluk varsa eğer içinde
    yaşlı gözlerle bana gelip sakın üzülme yavrum
    böyle büyür insanlar ağlamak çare değil
    zaman değirmenini durdurmak kolay değil

    yaşadığın gördüklerin dışında
    mutluluğu kuytularda bulunca
    bir de şöyle etrafına bakınca
    yaşlı gözlerle bana gelip sakın üzülme yavrum
    böyle büyür insanlar ağlamak çare değil
    zaman değirmenini durdurmak kolay değil

    bir gün gelip dünya sana uymazsa
    değiştirmek eğer elden gelmezse
    şarkılarım sana miras kalmışsa
    yaşlı gözlerle bana gelip sakın üzülme yavrum
    böyle büyür insanlar ağlamak çare değil
    zaman değirmenini durdurmak kolay değil

    Fikret Kızıloktan…

Post A Comment